Ad ve Soyad | : | |
---|---|---|
E-Posta | : | |
Telefon | : | |
Bir zamanlar sosyologlar modern dönemden önce Batı Avrupa'daki yaygın aile biçiminin geniş aile olduğunu düşünüyorlardı. Araştırmalar, bu görüşün yanlış olduğunu göstermiştir. Öyle görünüyor ki, bir babadan, bir anneden ve bağımlı çocuklardan oluşan çekirdek aile uzun zamandır en tanınmış aile biçimi olagelmiştir. Modern-öncesi hane düzen bugün olduğundan daha büyüktü, ama fark özellikle büyük değildir. Örneğin, on yedinci, on sekizinci ve ondokuzuncu yüzyıllarda Ingiltere'de ortalama hanehalkı büyüklüğü 4.75 kişiydi. Birleşik Krallık'ta şimdiki ortalama 2.4'tür (HMSO 2004). Daha önceki rakam evdeki hizmetçileri de içine aldığından, aile büyüklüğün deki fark küçüktür. Modern-öncesi Avrupa'da çocuklar yedi sekiz yaşından başlayarak sıklıkla çalışıyorlardı çiftlikte anababalarına yardım ediyorlardı. Aile girişiminde kalmayanlar, başkalarının evlerinde ev işi yapmak ya da çıraklıkla uğraşmak üzere sıklıkla erken bir yaşta baba ocağını terk ediyorlardı. Başka hanelerde çalışmak üzere uzağa giden çocuklar, anababalarını ender olarak yeniden görürlerdi.Son zamanlardaki yüksek boşanma oranlarına karşın, başka etkenler, o zamanlar aile topluluklarını şimdi olduklarından daha az kalıcı kılıyordu. Tüm yaşlardan insanlar için ölüm oranları (herhangi bir yılda nüfusun her bin kişisi arasındaki ölümlerin sayısı) çok daha yüksekti. Modern Avrupa'da, başlarda, tüm küçük çocukların dörtte biri ya da fazlası (bugün yüzde 1'in çok altındaki oranlara karşıt olarak) yaşamın ilk yılının ötesinde sağ kalmıyordu ve kadınlar doğum sırasında sıklıkla ölüyorlardı. Çocukların ya da eşlerden birinin veya her ikisinin ölümü, aile ilişkilerini sık sık sarsıyordu.
Tarihçi Sosyolog Lawrence Stone, Avrupa'da aile yaşamının modern-öncesi biçimlerinden modern biçimlerine götüren değişimlerden kimilerini çizelgelemiştir. Stone, 1500'lerden 1800'lere dek ailenin gelişiminde üç evre ayırt etti:
1 -Bu dönemin başlarında başlıca aile biçimi, çekirdek ailenin, epeyce küçük hanelerde yaşayan ama başka akrabalarla olan ilişkiler de içinde olmak üzere topluluk içerisindeki birbirine derinden bağlı ilişkileri koruyan bir örnekçesiydi. Bu aile yapılanımı, topluluktan açıkça ayrılmıyordu. Stone'a göre (her ne denli kimi tarihçiler buna itiraz etmişlerse de) o zamanlar aile duygusal bağlılığın ya da bağımlılığın önemli bir odağı değildi. İnsanlar, bizim bugün aile yaşamıyla ilişiklendirdiğimiz duygusal içtenlikleri deneyimlemiyor ya da aramıyorlardı. Evliliğin içerisinde cinselliğe bir haz kaynağı değil, çocuklar üretmek için bir zorunluluk gözüyle bakılıyordu. Evlilikte ve aile yaşamının başka meselelerinde bireysel seçim özgürlüğü anababaların, öteki akrabaların ya da topluluğun çıkarlarından daha az önemli sayılıyordu. Kimi zaman etkin olarak yüreklendirildiği soylu çevrelerin dışarısında, kösnül ya da romantik aşka ahlakçılar ve tanrıbilimciler tarafından hastalık gözüyle bakılıyordu. Stone'un dile getirdiği üzere, bu dönemde aile 'açık uçlu, silik, duygusal olmayan, yetkeci bir kurumdu... Aile ayrıca, kocanın ya da karının ölümüyle, veya çocukların ölümüyle ya da ev den çok erken ayrılmasıyla sıklıkla çözüldüğünden, çok kısa ömürlüydü' (1980).
2 -Bu aile tipinin ardından, on yedinci yüzyılın başlarından on sekizinci yüzyılın başına dek süren geçiş niteliğindeki bir biçim geldi. Bu sonraki tip büyük ölçüde toplumun üst kesimleriyle sınırlıydı, ama yine de çok önemliydi çünkü o zamandan bu yana neredeyse evrensel hale gelmiş olan tutumlar ondan çıkıp yayıldı. Çekirdek aile, başka akrabalarla ve yerel toplulukla olan bağlardan seçik olan daha ayrı bir şey durumuna geldi. Her ne denli babaların yetkeci erkinde de bir artış vardıysa da, evlilikte ve anababalıkta aşkın önemi gitgide artan biçimde vurgulanıyordu.
3 -Üçüncü evrede, bugün Batı'da en tanışık olduğumuz aile dizgesi tipi aşama aşama evrimleşti. Bu aile, yakın duygusal bağlarla bağlanan, ev mahremiyetinin yüksek bir derecesinin tadını çıkaran ve çocukların yetiştirilmesiyle uğraşan bir topluluktur. Bu, bağlanmacı bireyciliğin yükselişiyle, yani evlilik bağlarının, cinsel çekim ya da romantik aşk kılavuzluğundaki kişisel seçilim temelinde oluşumunun yükselişiyle belirginleşir. Sevginin cinsel görünümleri, evlilik dışı ilişkilerin yerine evliliğin içerisinde yüceltilmeye başlandı. Yuvadan ayrı olan iş yerlerinin artmasının bir sonucu olarak, aile, üretimden çok tüketime uyumlanmaya başladı. Kadınlar evsellikle, erkeklerse ekmek kazanmakla ilişiklendirilir oldu. Son yıllarda gitgide artan sayıda kadının iş yerine girmesiyle, ailenin 'baş'ı olan ekmek kazanan erkek düşüncesine gitgide artan biçimde karşı çıkılmaktadır ve aile yapılanımları çeşitlenmeyi sürdürmektedir.
Giddens, Anthony. Sociology. Macmillan, 2001.