Ad ve Soyad | : | |
---|---|---|
E-Posta | : | |
Telefon | : | |
Belediye memuru Margaret Drury sözlerini “ben de bir Massachusetts sulh yargıcı olarak ve Massachusetts eyaleti yasalarının bana verdiği yetkiye ve hepsinden öte sizin aşkınızın gücüne dayanarak, sizi karı koca ilan ediyorum” diye bitirdiğinde, tarihler 17 Mayıs 2004 gününü ve saaderde sabah 9:00'u gösteriyordu. “Artık bu evliliği bir öpücükle mühürleyebilisiniz.” Çift birbirine sarıldı. On sekiz yıllık sevgilisiyle nihayet evlenebilmiş olan Marcia Kadish mutluluktan havalara uçuyordu: “midem karıncalanıyor, sanki ayaklarım yerden kesilecekmiş gibi hissediyorum” dedi. “Öylesine aşığım ki. Görüyorsunuz ya, içim içime sığmıyor.” Hayat arkadaşı da “sanki lotoyu kazanmak gibi bir şey bu” diye ekledi. Gelgelelim, bu evlilik A.B.D'de büyük tartışmalara yol açtı. “Focus on the Family” adlı Hıristiyan grubunun başkanı olan James Dobson, “Massac husetts yasaları ve mevcut belgelerin hepsi bunların altı üstü bir 'evlilik ruhsatı' olduğunu söyleyebilir, ama aslında evlilik kurumunun ölüm ilanından başka bir şey değiller” demişti. Bu tartışmanın sebebi, Marda Kadish'in hayat arkadaşı olan kişinin -Tanya McCloskey- de aslen bir kadın olmasıydı. Bu çift, A.B.D'nin Massachusetts eyaleti yasalarına göre resmen evlenecek olan ilk eşcinsel çiftler arasında yer almaktaydılar. O gün boyunca gay çiftler birbiri ardına yerel belediye binasına gelerek kendilerini resmen evli ilan edecek evlenme cüzdanlarına imzalarını attılar. Dışarıda toplanan binlerce kişi ise, alkışlarıyla dışarı çıkan yeni evli çiftleri ve bu insanların en doğal hakları olarak gördükleri bu haklarını kullanabilmelerini kutluyordu.Massachusetts, genellikle A.B.D' nin en özgürlükçü reformları gerçekleştiren eyaleti olagelmiştir. Gerek yüksek mahkemede gerekse eyalet meclisinde aylar süren mücadeleler sonucunda 2004 yılının Mayıs ayında, gay evliliklerini yasallaştıran ilk eyalet olmuştur. Her ne kadar, A.B.D'de eşcinsellerin evlenebileceğini ve bunun yasalar tarafından da onaylanması gerektiğini düşünen insanların sayısı gün geçtikçe artmaktaysa da, nüfusun büyük çoğunluğu (2004 Mayıs ayı verilerine göre nüfusun yaklaşık %55'i) halen buna karşı çıkmaktadır (Gallup 2004). Massachusetts, Hollanda, Belçika ve Kanada'nın büyük eyaletleri gibi, gay evliliklerini yasal olarak tanıyan az sayıdaki bölgelerin arasına katılmıştır.
Eşcinsellik birçok bakımdan normalleşmiştir -toplumun gündelik yaşamının kabul gören bir parçası haline gelmiştir. Birkaç ülke eşcinsellerin haklarını koruyan yasalar çıkartmıştır. Güney Afrika Cumhuriyeti 1996 yılında kabul ettiği yeni anayasasıyla, eşcinsellerin haklarını anayasal güvence altına alan dünyadaki az sayıdaki ülkeden biri olmuştur. Danimarka, Hollanda ve Ispanya gibi Avrupa'daki birçok ülke artık eşcinsel çiftlerin evlenmesine ve evliliğin getirdiği birçok haktan yararlanabilmesine izin vermektedir. Birleşik Krallık hükümeti Kasım 2004'te benzer bir yasayı kabul ederek, gay ve lezbiyen çiftlere, resmi bir törenle evlenmeleri halinde, diğer evli çiftlerin yararlandığı haklardan yararlanabilme olanağı sağlamıştır: Güvenlik ve emeklilik ikramiyeleri, intifa hakkı, eşlerden birinin çocuğu olması durumda diğer eşin de ebeveynlik sorumluluğunu üstlenebilmesi, tam hayat sigortası, çocuklara ve eşlere makul miktarda nafaka sağlanması, diğer evli çiftler gibi vergi indirimlerinden ve hastanelerden yararlanılabilmesi, bu olanaklardan bazılarıdır.
Her geçen gün daha çok sayıda gay eylemci, Avrupa, ABD ve dünyanın başka yerlerinde eşcinsel evliliklerin tam anlamıyla yasallaşması için baskı yapmaktadır. Peki bu evlilikler onlar için niye bu kadar önemli? Her şey bir yana, heteroseksüel evlilikler bile bugün çatırdamaktadır. Eylemciler, eşcinsel evlilikleri diğer herkesle eşit haklara ve yükümlülüklere sahip olabilmek için bu kadar önemsemektedirler. Günümüzde evlilik her şeyden önce duygusal bir akit olsa da, aynı zamanda devlet tarafından resmen tanınan ve birtakım yasal içermeleri olan bir kurumdur da. Eşlere, Birleşik Krallık'taki yasal partnerlik örneğinde verilen türden önemli yasal haklar verir ve sorumluluklar yükler. “Bağlılık Yemini Törenleri” -yani resmi olmayan evlilik törenleri- de ABD'deki eşcinseller ve heteroseksüeller arasında yaygınlaşmıştır; gelgelelim bu törenler evlenen çiftlere söz konusu hakları ve yükümlülükleri getirmez. Öte yandan, bu yasal haklar ve yükümlülükler, aynı zamanda pek çok heteroseksüel çiftin evlilik planlarını ertelemesinin ya da hiç evlenmemesinin ana nedenlerinden biri olagelmiştir.
Eşcinsel evliliklere karşı çıkanlar, bu tür evlilikleri ya saçma ya da sapıkça oldukları gerekçesiyle kınamaktadırlar. Devletin, önlemek için elinden geleni ardına koymaması gereken bir cinsel yönelimi yasallaştırdığını düşünmektedirler. Amerika'da eşcinselleri yollarından döndürmeyi ve karşı cinsten insanlarla evlenmelerini sağlamayı hedefleyen çeşitli baskı grupları vardır. Bunlardan bazıları eşcinselliği sapıklık olarak görmekte ve normalleştirilmeye çalışılmasına şiddetle karşı çıkmaktadırlar.
Yine de gaylerin çoğunluğu sadece sıradan insanlar olarak görülmek istemektedirler. Eşcinsellerin de en az diğer insanlar kadar ekonomik ve duygusal anlamda güvende olmaya ihtiyaçları olduğunun altını çizmektedirler. Andrew Sullivan Erdemsel Olarak Normal (Virtually Normal -1995) başlıklı kitabında girgin biçimde eşcinsel evliliğin erdemlerini savunmaktadır. Sullivan, bir Katolik ve bir eşcinsel olarak dini inançlarıyla cinselliğini nasıl bağdaştırdığını göstermeye çalışmıştır. Eşcinselliğin, en azından kısmen, doğal bir yanının bulunduğunu ileri sürer yani bu basit bir “seçim” meselesi değildir. Birisine eşcinselliğinden vazgeç demek, o kişinin aşık olma ve olunma imkanından feragat etmesini istemektir. Aşkın sadece evlilik sınırları dahilinde ifade edilebilmesi demektir. Homoseksüellerin yabancılaşmış bir azınlık haline gelmeleri istenmiyorsa, diye devam etmektedir Sullivan, gay evlilikleri yasallaştırılmak zorundadır. Gay evliliklerinin olanaklı hale gelmiş olması, cinsellikle ilgili tasarımların son yıllarda ne denli kökten bir değişim geçirdiğinin en büyük kanıtıdır. Her şey bir yana, erkek eşcinselliği Birleşik Krallık'ta henüz 1967 yılında yasallaşmıştır. Gay evlilikleri cinsel yönelimle ilgili olarak da akıllarda birtakım soru işaretleri oluşturmaktadır: cinsel yönelim ne ölçüde doğuştan gelmekte, ne ölçüde toplumsal olarak öğrenilmektedir? İnsan cinselliği, bizim aşka ilişkin tasarımlarımızla ve iyi bir ilişkinin nasıl olması gerektiğini ilişkin sorularımızla bağlantılıdır. Gün geçtikte daha fazla sayıda insan, iyi bir ilişkinin ancak eşit taraflar arasında yaşanabileceğini öne sürmeye başlamıştır. Gay evlilikleri halen devam etmekte olan ayrımcılığa ve eşitsizliğe karşı verilen mücadeleler sonucunda mümkün hale gelebilmiştir.Ardından, cinsel yönelim konusuna ve özellikle Batı'daki eşcinsellik olgusunu çevreleyen kimi meselelere yakından bakacağız.
Bütün toplumlardaki insanların çoğu heteroseksüeldir -duygusal yakınlaşma ve cinsel haz amacıyla karşı cinse yönelirler. Heteroseksüellik, tarihsel bakımdan her toplumda evlilik ve aile kurumunun temeli olagelmiştir. Bununla beraber, toplumda azınlık durumunda kalan birçok cinsel beğeni ve eğilim de mevcuttur. Judith Lorber (1994), cinsel kimlikleri ona ayırmıştır: Heteroseksüel kadın, heteroseksüel erkek, lezbiyen kadın, gay erkek, biseksüel kadın, biseksüel erkek, travesti kadın (sürekli erkek gibi giyinen kadın), travesti erkek (sürekli kadın gibi giyinen erkek), transeksüel kadın (kadın olmuş erkek) ve transeksüel erkek (erkek olmuş kadın). Cinsel uygulamalar ise çok daha çeşitlidir. Olanaklı cinsel uygulamalar arasın da şunlar yer almaktadır: bir erkek ya da kadın, başka bir erkek ya da kadınla veya her ikisiyle de cinsel ilişki kurabilir. Bu ilişki teke tek yaşanabileceği gibi, üç ya da daha fazla kişinin katılımıyla da gerçekleşebilir. Kişi kendi kendini tatmin edebileceği gibi (mastürbasyon), her türlü cinsel tatminden uzak durabilir (cinsel perhiz uygulayabilir); transeksüellerle veya erotik amaçla karşı cinsin kıyafetlerini giyen kişilerle cinsel ilişkiye girebilir; pornografiye ya da cinsel aletlere başvurabilir veya sado-mazoşist etkinliklerden (acı vermekten ve köle gibi davranılmaktan) zevk alabilir (Lorber 1994).
Her toplumda bazı cinsel uygulamaları onaylayan, bazılarınıysa kınayan cinsel normlar mevcuttur. Toplum üyeleri bu normları toplumsallaşma süreci sonucunda öğrenirler. Sözgelimi, son otuz ya da kırk yıl boyunca Batı kültüründe cinsel normlar romantik aşk ve aile düşüncesiyle ilişkilendirilmiştir. Gelgelelim, bu gibi normlar farklı kültürlere göre geniş bir çeşitlilik gösterir, eşcinsellik bu duruma bir örnek teşkil etmektedir. Bazı toplumlar eşcinselliğe hoşgörüyle yaklaşmış, hatta belli bağlamlarda etkin biçimde teşvik bile etmişlerdir. Sözgelimi Eski Yunanlar, yetişkin erkeklerin oğlanlara duyduğu aşkı, cinsel aşkın en yüce biçimi olarak ülküleştirmişlerdir. Kabul gören cinsel davranış tiplerinin farklı kültürlere göre çeşitlilik sergilemesi çoğu cinsel tepkinin doğuştan gelmeyip sonradan öğrenildiğine işaret eden olgulardan sadece biridir. Bu konudaki en kapsamlı çalışma bundan elli yıl kadar önce Clellan Ford ve Frank Beach (1951) tarafından yapılmıştır -bu araştırmacılar, iki yüzden fazla toplumda bu konuda antropolojik kanıtlar aramışlardır. Cinsel davranış ve çekicilikle ilgili normlar bakımından, neyin “normal” sayıldığına ilişkin çarpıcı bir çeşitlilik olduğu ortaya konmuştur. Sözgelimi, bazı kültürlerde cinsel ilişki öncesinde saatlerce süren uzun bir ön sevişme arzulanan -hatta olması gereken durum olarak görülmekteyken, başka toplumlarda ön sevişme hiç olmayabilmektedir. Bazı toplumlarda ise aşırı sıklıkta cinsel ilişki kurmanın insanı fiziksel olarak güçten düşürdüğüne ya da hasta ettiğine inanılmaktadır. Güney Pasifik'te yaşayan Seniang kabilesinde yaşlılar iki cinsel ilişki arasında belli bir sürenin geçmesi gerektiği yönünde öğütler verirler ki bu yaşlılar aynı zamanda beyaz saçlı kişilerin her gece cinsel ilişkiye girmesinde bir sakınca görmezler. Çoğu kültürde cinsel çekicilik normları, erkeklerden ziyada kadınların dış görünüşleriyle ilgilidir; ne ki, Batılı kadınların giderek ev dışında etkin bir yaşam sürmeye başlamalarıyla birlikte bu durum da değişmeye başlamıştır. Kadın güzelliğinin en önemli unsuru mizaci özellikler olmakla birlikte, bu konuda büyük bir çeşitlilik mevcuttur. Modern Batı'da zayıf ve minyon bir beden imrenilecek bir durumken, diğer kültürlerde toplu ve iri bir beden daha çekici olabilmektedir. Bazı toplumlarda göğüsler bir cinsel uyarım kaynağı olarak görülmezken, diğer bazı toplumlarda göğüslere büyük bir önem atfedilebilmektedir. Bazı toplumlar yüz hatlarına büyük bir önem verirken, diğerleri gözlerin şekline ve rengine, burnun biçimine ve büyüklüğüne vurgu yapabilmektedirler.Cinsellik, içinde yaşadığımız toplum tarafından olduğu kadar, o toplumdaki mevcut teknolojiler tarafından da şekillendirilmektedir.
Giddens, Anthony. Sociology. Macmillan, 2001.