Ad ve Soyad | : | |
---|---|---|
E-Posta | : | |
Telefon | : | |
Toplumsal dışlanma düşüncesi, politikacıların benimsediği bir düşünce olsa da, eşitsizliğin yeni kaynaklarını göstermek için ilk olarak sosyologlar tarafından ileri sürülmüştür. Toplumsal dışlanma, bireylerin, toplumun geneliyle tam olarak bütünleşmesinin engellenme biçimlerini göstermektedir. Söz gelimi, çevresinde kötü okulların ve az sayıda iş fırsatının olduğu, yıkık dökük evlerden oluşan bir sitede yaşayan insanlar, toplumdaki pek çok insan için söz konusu olmayacak biçimde, kendilerine daha iyi koşullar yaratan fırsatlarından etkili bir biçimde yoksun kalmaktadır.Toplumsal dışlanma kavramı, kişisel sorumluluk sorununu meydana çıkarmıştır. Yine de, 'dışlanma' terimi birinin ya da bir şeyin başkasınca dışarıda bırakılmasına işaret eder. Kuşkusuz, kendi denetimlerinin dışın da yer alan kararları boyunca bireylerin dışlandıkları örnekler söz konusudur. Bankalar belirli bir posta kodu bölgesinde yaşayan bireyler için geçerli bir banka hesabı ya da kredi kardan vermeyi reddedebilmektedirler. Sigorta şirketleri bir poliçe başvurusu için başvuran kişinin geçmişini ve özgeçmişini esas alarak başvurusunu kabul etmeyebilmektedirler. İşten çıkarılan bir işçi yaşamında daha sonra yaşı esas alınarak bir çok işe kabul edilmeyebilmektedir.Ne ki toplumsal dışlanma yalnızca dışlanmış olan insanlardan dolayı ortaya çıkmamaktadır aynı zamanda toplumsal dışlanma orta sınıfın niteliklerinden kendilerini dışlayan insanlardan da kaynaklanabilmektedir. Bireyler eğitimi bırakmayı, bir iş fırsatını geri tepmeyi ve ekonomik olarak durağan olmayı ya da siyasi seçimlerde oy kullanmamayı seçebilirler. Toplumsal dışlanma olgusunun düşünülmesinde, bir yanda insan faaliyeti ve sorumluluğu arasında olan etkileşimin ve diğer yanda da insanların paylaştığı koşullardaki toplumsal gücün rolünün bir kez daha bilincinde olmamız gerekmektedir.Toplumsal dışlanma, yoksulluk onu içermesine rağmen, ondan daha geniş bir kavramdır. Toplumsal dışlanma, dikkatini, bireyleri ve toplulukları nüfusun çoğunluğuna açık olan fırsat lara sahip olmaktan alıkoyan etmenlerin geniş bir dizisine yönlendirmiştir. David Gordon ve meslektaşları tarafından yapılan P S E araştırması, toplumsal dışlanmayı dört boyuta ayırmıştır: yeterli kaynak ve gelirden yoksun olma ve dışlanma; iş piyasasından dışlanma, toplumsal ilişkilerden ve sosyal hizmetten dışlanma (Gordon ve diğerleri 2000). Aşağıda, toplumsal dışlanmanın son üç öğesine göz atacağız.
Bireyler için iş, yalnızca yeterli bir gelir sağladığından dolayı değil, işgücü piyasasındaki yükselmenin toplumsal etkileşim için önemli bir alan olmasından dolayı da önemlidir. Böylelikle, işgücü piyasasından dışlanma toplumsal dışlanmanın diğer biçimlerine yoksulluğa, hizmetlerden dışlanmaya ve toplumsal ilişkilerden dışlanmaya- öncülük edebilmektedir. Sonuç olarak maaşlı çalışan insanların sayısındaki artış, sorundan endişelenen politikacılar için toplumsal dışlanmanın azaltılmasına yönelik önemli bir yol gibi görünmektedir.Bununla birlikte "hanehalkında bir işsiz" olmak, mutlaka işsizlikle ilişkilendirilmemelidir. PSE derlemesi, erişkinlerin yüzde 43'nün (kadınlarda yüzde 50 ve erkeklerde yüzde 37) maaşlı bir işte çalışmadıklarını bulmuştur, işgücü piyasasında etkin olmayanların hatırı sayılır biçimdeki en büyük topluluğu emeklilerdir (erişkinlerin yüzde 24'ü). işgücü piyasasında etkin olmayan diğer topluluklar, muhtemelen öğrenci ve sakat olmaları yüzünden çalışamayan, evle ve bakımla ilgili etkinliklerle ilişkilendirilen insanları içermektedir. Sonuçta nüfusun büyük bir kısmını içine alması yüzünden, işgücü piyasasında etkin olamamanın bizzat kendisinin toplumsal dışlanmanın bir işareti olduğunu iddia etmek konusunda dikkatli olmalıyız, ne ki işgücü piyasasından dışlanmanın toplumsal dışlanma riskini önemli bir biçimde arttırdığını söyleyebiliriz.
Toplumsal dışlanmanın önemli bir görünüşü, ev içinde (enerji ve su ihtiyaçları gibi) veya ev dışında olan (örneğin toplu taşıma, dükkanlar ve finansal hizmetleri kullanma) temel hizmetlerin kullanımından yoksunluktur. Kamu hizmetinden dışlanma, bireysel dışlanmayı (bir birey bir hizmeti, parası olmadığı için alamadığında) veya ortak dışlanmayı (bir hizmet toplum için mevcut olmadığında) içerebilir. PSE derlemesi, insanların yaklaşık dörtte birinin, bir veya iki temel hizmetten (10.7. Tablodaki listeye bakınız) dışlandıklarım ve insanların yalnızca tam olarak yarısından fazlasının, ilk olarak sağlanan hizmetleri ve kamusal alanın tamamını kullanmış olduğunu bulmuş tur. 10.6. Tablo çeşitli hizmetlerden toplu ve bireysel dışlanma seviyelerini göstermektedir.
İnsanları toplumsal ilişkilerden dışlayabilmenin bir çok yolu vardır. Birincisi, bu dışlanma biçimi, bireylerin aile ve arkadaş ziyareti, özel günleri kutlama, hobilerle zaman geçirme, tatil yapmak ve bir yemek için arkadaşlarla toplanmak gibi ortak toplumsal etkinliklere katılamadığı anlamına gelebilir. İkincisi, insanlar, eğer ailelerinden ve arkadaşlarından ayrı bırakılırlarsa, toplumsal ilişkilerden dışlanırlar -PSE derlemesi, insanların yüzde 2'sinin ya bir aile üyesiyle ya da yılda en az bir defa bile olsa kendi ailesinin dışından bir arkadaşıyla görüşmediğini bulmuştur. Toplumsal ilişkilerden dışlanmanın üçüncü biçimi, ihtiyaç zamanlarındaki pratik ve duygusal desteğin yoksunluğunu kapsamaktadır- bir kişi bahçedeki ya da evin çevresindeki ağır işlerde yardıma veya depresyona girdiğinde konuşmaya ya da önemli yaşamsal değişimler hakkında öneriler almaya gereksinim duyabilir. Dördüncüsü, insanlar devlet hizmetinden yoksunluk yüzünden toplumsal ilişkilerden dışlanmaktadırlar. Devlet hizmeti, oy kullanmayı, ulusal veya yerel politikada yer almayı, bir gazeteye yazı yazmayı veya bir kişinin güçlü bir biçimde hissettiği bir sorunla ilgili kampanya açmayı içerir. Son olarak bazı insanlar, belki de sakatlık yüzünden, bir takım sorumlulukları almaktan veya sokaklarda güvensizlik hissettiklerinden dolayı evlerine kapatıldıkları için toplumsal ilişkilerden dışlanmaktadırlar.
Giddens, Anthony. Sociology. Macmillan, 2001.